24 Nisan 2012 Salı

Dil Bilinci

İnsanın yaşamında ve kişiliğinin gelişmesinde ana dilin çok önemli bir yeri vardır. Dili yeterli düzeyde olan kişiler genellikle daha sağlıklı ilişki kurarlar, hayatta daha başarılı olurlar. Kendi dilini iyi bilip düzgün kullanmanın önemli bir yararı da yabancı bir dili öğrenmeyi kolaylaştırmasıdır. Gerçekten, etkili bir yabancı dil öğretiminin altyapısını, iyi bir ana dili eğitimi oluşturur. Dil öğrenimi beyni, dolayısıyla düşünceyi değiştirir, biçimlendirir. Oysa Türkçe giderek zayıflamaktadır. Dil duyarlılığı ve dil bilinci bakımından görülen eksikler, Türkçenin geleceği için ciddi bir tehlikedir. Dilimizin sözlü ve yazılı kullanımında çok sayıda yanlış yapılıyor.

Türkçe; kurallarına uygun, doğru ve düzgün kullanılmıyor. İlköğretimden üniversiteye kadar okullarımızda görülen Türkçe yetersizlikleri, sık sık göze çarpan sözlü ve yazılı anlatım kusurları, bozuk cümleler, basın yayın organlarındaki özensizlikler, sokak ve caddelerde bulunan tabelalardaki yabancı sözcük hastalığı…

Bütün bunlar, Türkçemizin geleceği için önemli bir tehlike oluşturmaktadır. Özellikle son dönemde medyada, özel ve yerel TV kanallarında yeni tip sunucular, haber ve spor spikerleri moda oldu. Oysa, sunuculuk ve spikerlikte dili düzgün kullanma, fiziki güzellikten önce gelmelidir. Sunucu ve spiker adayları, öncelikle dili doğru ve düzgün kullanma konusunda iyi bir eğitimden geçirilmelidir. Çünkü, onlar her gün milyonlara seslenip milyonlarla yüz yüze gelmektedir. Örnek olma gibi sorumluluk taşımaktadırlar.

İnsanlarımıza özellikle doğru konuşma, düzgün yazma, duygu ve düşüncelerini pürüzsüz anlatma becerisi kazandırma konusuna özenle eğilmek zorundayız.

Günümüzde Türkçe, neredeyse ana dilimiz olduğunu unutturacak ölçüde yabancı sözcüklerle dolduruluyor, kendi sözcüklerimiz ise dışlanıyor.

Yabancı dil ne kadar önemli olursa olsun, insanın ana dili daha da önemlidir. Temel görevimiz, gençleri; düşünen, eleştiren ve düşüncelerini iyi ifade edebilen bireyler olarak yetiştirmektir. Öğrencinin kendi dilini ikinci sınıf, yetersiz bir iletişim aracı olarak görmesi çok tehlikeli bir durumdur.

Günümüz dünyasında yabancı dilin ve yabancı dil öğrenmenin önemi tartışılmaz. Her türlü ilişki, iletişim ve gelişme için yabancı dil çok gereklidir. Ama, ülkemizde özellikle son zamanlarda düşünülen önemli bir yanlış; yabancı dilin araç değil amaç olarak görülmesidir. Bu nedenle, yabancı dille öğretim yapan okulların ve üniversitelerin sayısı hızla artmaktadır.

Bu durumun en acı yanı, yabancı dille öğretim yapan kurumlarda okuyan Türk çocuklarının, Türkçeyi ihmal etmeleri, giderek unutmaları ve kendi dillerini küçümsemeleridir.

Öncelikle yapılması gereken şey, yabancı dil öğretimiyle yabancı dille öğretimi birbirine karıştırmamaktır. Çok gerekli olan yabancı dil öğretimini bütün okullarda en etkili ve verimli şekilde geliştirelim. Ama, çok gereksiz olan ve ülkemizin geleceği, kültürü açısından büyük tehlikeler taşıyan yabancı dille öğretim yanlışından kurtulalım. Bunun için de ana dili duygusu, duyarlılığı ve dil bilinci gerekir.

Ülkemizde nitelikli insan yetiştirmek istiyorsak, başkalarını diliyle değil, kendi dilimizle ve kültürümüzle yetiştirmeliyiz. Çünkü, kendi kültürünü dışlayan bir toplum, varlık nedenini bilmiyor demektir.

Her insan dünyayı en sağlıklı biçimde ancak kendi diliyle algılayabilir ve anlatmak istediğini de en güzel kendi diliyle anlatabilir.

Türkçenin bilim dili olarak yetersiz olduğu öne sürülmektedir. Eksik yanları vardır ve bu her dil için söz konusudur. Ayrıca çeşitli bilim teknik ve edebiyat eserlerinin Türkçeye tercüme edilmesi de Türkçenin önemli bir dil olduğunu gösterir.

Dil eğitiminin temel amacı, kişilerin düşünme ve iletişim becerilerinin geliştirilmesidir. Dil eğitiminde asıl hedef, dört temel beceri olan dinleme, konuşma, okuma, yazma becerilerinin kitlelere kazandırılması ve geliştirilmesidir.

Bir dilin gelişip zenginleşmesi, çağın gelişmelerine ayak uydurabilmesi için sözcük ve terim üretimi de çok önem taşımaktadır.

TDK’nin yabancı sözcüklere karşılık bulma çabaları çok olumludur. Bu adımlardan geri dönülmemeli, yazılı ve sözlü basın-yayın organlarının desteği alınmalıdır. Aksi takdirde yabancı sözcükler Türkçeye hızla dolmaya devam edecek, dilimiz gelişip zenginleşemeyecek ve yabancı dillerin boyunduruğundan kurtulamayacaktır.

Türkçemizin bağımsız bir dil olarak yaşamasını, gelişip zenginleşmesini istiyorsak, üretelim, türetelim, yaratalım ve Türkçe karşılıklar bulmaya çalışalım.

Sonuç olarak Türkçemizin bağımsız bir dil olarak yaşaması, varlığını sürdürebilmesi için ana dili konusunda bireysel ve toplumsal duyarlılık kaçınılmazdır.

Dilimize karşı her türlü özensizliği ve yanlış kullanımları alışkanlık haline getirmekten kaçınmak, yabancı dil hayranlığı ile yabancı sözcük etkisinden kurtulmak, yabancı dil öğretimiyle yabancı dilde eğitimi kesinlikle birbirine karıştırmamak, Türkçenin bilim dili olmadığı görüşüne karşı çıkmak, sözcük ve terim üretimine hız vermek, nitelikli ve yeterli sayıda öğretmen yetiştirmek, Türkçemizin yaşamını sürdürebilmesi için büyük önem taşımaktadır.

Türkçenin bağımsız bir dil olarak yaşaması, gelişip zenginleşmesi için şunlar önerilebilir:

Özellikle aydın kesim, yabancı dil hayranlığı ile yabancı sözcük düşkünlüğünden kurtarılmalıdır. Dil bilinci konusunda herkese görev düşer. Fakat en çok sorumluluk, eğitim kurumlarına, yazılı sözlü ve görüntülü kitle iletişim araçlarına, sanatçılara yazarlara ve aydın kesime düşmektedir. Bütün öğretim basamaklarında Türkçe eğitimin yeterince etkili, verimli yapılabilmesi için gerekli duyarlılık ve özen gösterilmelidir.

Bir ülkenin kültürü ve dili tek başına ele alınamaz. Dil ülkenin sosyal, ekonomik, kültürel ve teknolojik yapısı ve özellikleriyle iç içedir ve onlardan ayrı düşünülemez. Eğer bir malı veya aracı kendimiz üretmiyor dışarıdan alıyorsak, sadece onu değil, onun adını ve onunla ilgili terimleri de almak zorundayız demektir.

Gelişmiş ülkelerde ana dil öğretimine çok önem verilir. Çünkü, ana dili ve kişilik gelişimi arasında çok büyük bir yakınlık vardır. Ülkemizde Türkçeyi daha sağlıklı ve başarılı öğrenmek için okuma sevgisinin küçük yaşlarda aşılanması gerekir. Ülkemizde hazırlanan Türkçe kitaplarında konular genellikle kuru anlatımlıdır. Oysa gelişmiş ülkelerde ana dil öğreten kitaplarda önce okuma zevkini geliştirecek metinlere yer verilmektedir.

Türkçe öğretimindeki sorunlardan biri de öğretmen yetiştirilmesi sorunudur. Üniversitelerin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğrencilere yeterli kitap okutulamamaktadır. Kitap okumadan yetişen öğretmenler öğrencilerine de kitap okuma alışkanlığı kazandıramamaktadır. Değişik kitaplar okuyarak düşüncelerini geliştiremeyen öğrenciler, düşünemeyen bir toplum oluşturmaktadır.

İngilizce son yıllarda dünyanın en zengin ve yaygın dili olmuştur. Türkçenin de en az İngilizce kadar zengin ve yaygın bir dil olmaması için herhangi bir neden yoktur. Çünkü Türkçe sınırsız sözcük türetme imkânlarına sahip güzel bir dildir. Gerekli olan tek şey, bu dilin bilinçle işlenmesidir. Türkçeyi dünyanın en zengin dillerinden biri yapabilmek için iki yol izlenmelidir.

Bunlardan biri dil gümrüğünün konması, diğeri de sözcük bankasının oluşturulmasıdır. Dil gümrüğü uygulamasına göre, yeni bir buluş yapıldığı zaman, gecikmeye fırsat vermeden bu kavrama uygun yeni bir sözcük türetilmelidir.

Ekonomi ve teknoloji başta olmak üzere her alanda üretmeden tüketime karşı çıkmak ulusal bir görev ve sorumluluktur. Çünkü üretimi bir yana bırakarak sadece tüketim toplumu olmakla hiçbir yere varılmaz. Bu şekilde olup da tarihten silinen toplum ve ülke sayısı az değildir.


Not: Metin, çeşitli kaynaklardan alıntılardan oluşmaktadır.